Hayata kısa dönem bir ara veriyorum. 156 gün sonra görüşmek dileğiyle... Kim bilir belki bir fırsat bulur öncesinde de görüşürüz. Şimdilik hoşçakalın...
Evet. İstanbul'daki sekizinci senemde beşinci evimden de taşınmak üzere hazırlıklara başlamış bulunmaktayım. Yemeyip içmeyip iki senelik çalışma hayatımda teknoloji üssüne çevirdiğim güzel evimin bir o kadar güzel teknolojik öğelerini memlekete göndermiş, dımdızlak kalmış durumdayım. Ah bu askerlik diyorum başka da bişey demiyorum. İçimde de bi ses "Bunun dönüşü de var delikanlı takma" dese de ufacık bir radyoya bile hasret kalacağım günler aklıma geldikçe delleniyor, bunalıyor, geriliyorum. Belki de iyi gelecek bu hasretlik. Dönüşte emekliliğe otuz kırk sene olduğu düşünüldüğünde aslında hakikaten iyidir belki de. Görecez bakalım.
Zamanında "Oha! Herifin sese bak" dedirten Chad Kroeger abimizi ilk dinlediğim parça.
Nickelback - How You Remind Me
ÖSS'ye hazırlanırken bununla ne testler ne denemeler çözülmüş, dört yanlış bir doğruyu götürmüştür.
Ardından da bu dinlenip içine sıkıntı gelip kitap kapanmış, "kümeler"den ileri gidilememiştir.
Papa Roach - Last Resort
Hey gidi gençlik... Yaşlanıyoruz be... Haa bi de bu vardı. Dinleyip dinleyip sıranın üstünden whoaauw diye atlayan bir de dost :) Kulakları çınlasın kardeşimin...
Efendim kendisinin ticari zekasının da komedyen zekası kadar gelişmiş olduğunu gösteren yapıt. Gittiği üniversitelerde yaptığı söyleşileri montajlayıp, yine üstüste kahkaha attıran bir işe imza atmış.
Çok sevgili bir arkadaşımla ( ki kendisi askere gitmemi şiddetle istememektedir . Lakin bkz: "Mukadderat" ) birlikte izlediğim, son derece eğlenceli film. Lezbiyen bir çift ve iki çocuktan oluşan bir aile ile çocukların biyolojik babaları etrafında dönen ilginç olayları konu edinen bu filmi izlerken büyük keyif aldım. Sonu biraz zayıf bitse de izlerken sohbet edebileceğiniz bir arkadaşla çok eğlenceli zaman geçirtiyor. Hayatımda ilk kez ingilizce bir filmi ingilizce alt yazı ile izlemeye ikna edildiğim, sonrasında "Oha lan ne güzel oluyomuş" dedirten bu filmi hem seçen hem de beni ikna eden Tatar Ramazan'a teşekkürü bir borç bilirim.
Geçenlerde izledim bu filmi. Özetle anlatılmak istenen " Zenginsen ve güçlüysen adamın kıçındaki dona kadar alırsın!" ya da "Forza kapitalizm" Efendim yıllar geçmiş, organ naklinin yerini, görevini organ kadar iyi yapan protezler almış. Bu protezleri de satın alamıyorsunuz. Sadece kiralayabiliyorsunuz. Kirayı ödeyemen kiracıyı ev sahibi ne yapar?... Bu arkadaşlar da aynı şekilde ensenize çöküyorlar. Sizi de olduğunuz yere çökertiyorlar. Biniyorlar üstünüze vuruyorlar kırbacı, vuruyorlar kırbacı. Bol kanlı, aksiyonlu bir film. Baya da enteresan bitiyor. Soundtrackler süper. Kısacası izleyin, izlettirin. Müzik listesindeki "Sing it back" ve "Love lives" adlı şarkılar filmdendir. Bilginize...
Efendim dün akşam festivale katılmış bulunmaktayım. Gayet başarılı... Sahne alan ilk isim Samuel James: Fena değil. Mitch Woods & His Rocket 88s Festivalin en eğlencelisi. Tek gelseler bile konserlerine gidilebilir. Kenny Neal: Sülalecek katılmışlar festivale. Kızının sesi fena değil. Yeğeni bi tuhaf. Solak.. Gitarı ters elle çalıyor. Tellerin yerini de değiştirmemiş. Enteresandı. Ha bi de trompet çalan sarışın ablanın da hakkını vermek lazım. Özetle; Yine gelsinler yine giderim...